Sayfalar

18 Kasım 2017 Cumartesi

BİR DİRİLİŞTİR OKUMAK

İnsanoğlu bu âleme, faniyete neden gelmiştir? Neden biz, düşünen bir varlık olarak bu dünyada varız? Bizler bu dünyanın nesi oluruz, peki ya dünya bizim neyimiz olur? Bizi yaradan, bize bilmediğimizi öğreten Hâlık’ımız bizi niçin bu dünyaya göndermiştir? Biz kimiz, neyiz, neredeyiz?
Bizim bir gayemiz olmalı! Bu gaye bizi yaratan, bize bilmediğimizi öğreten Rabbimize hayırlı bir kul olmaktır. Bir derdimiz var, derdimiz gayemiz yansıtır! Adı: İslâm!
“Derman arardım derdime derdim bana derman imiş
Bürhân sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş” söylemektedir Niyazi Mısrî bir dert çağıldayışının dermanı göstererek. Elhamdülillah!
***
“Oku, Yaradan Rabbinin adıyla oku, O, insanı alaktan yarattı. Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. O kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir.” (Alak, 1-5. Ayetler)
Okumanın kelime anlamı bir yazıyı meydana getiren harf ve işaretlere bakıp bunları çözümlemek veya seslendirmektir.
“Allah Âdem’e bütün varlıkların ismini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, ‘Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bunların isimlerini bildirin.’ dedi.” (Bakara, 31. Ayet)
Okumak yaşamımızdan emareler barındırmalı, yaşamlarımıza dokunmayan okumalar etkisiz okumalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Peki, ne okuyoruz? Ne okumalıyız? Okuma tarzımız nasıl? Okuduktan sonra düşünce dünyamızda kıpırdanmalar oluyor mu? İşte okumakla ilgili sormamız gereken sorular bunlardır.
Öncelikle belirtmemiz gereken şey okumak bir boş zaman etkinliği değildir. Okumak kıtaları, çağları aşmaktır. Nasıl boş zaman etkinliği olabilir ki! Elbette olamaz. Ve bizler kendi yaşamlarımıza seslenen kitaplar okumalıyız.
Sorduğum soruları yazının müellifi olarak kendi düşüncelerimiz ışığında açıklamaya çalışalım.
Ne okuyoruz?
Bugün elinizde hangi kitap var? Veyahut sahiden elinizde bir kitap var mı, düzenli olarak okuyor musunuz? Düzenli olarak okuduğunuz bir kitap var mı? Bu düzeni nitelik ve nicelik bağlamında açıklayabilir misiniz? -Yine sorunun içerisinde sorular ürettim, konu itibariyle. İnsanoğlu yaşamında ulaştığı yere her zaman kritik sorular veya sorunlarla varmıştır? Ben ne yapıyorum demeyen insanın kendine yeni bir değişim getirebilmesi çok zordur. Biz de işte bu yüzden sık sık kendimize soruyoruz. Sizler de sorun, ama cevabını mutlaka araştırın! Kof sorular itibarsızdır bizde.- Bugün elinizdeki kitaba bir göz atın, eğer siz de bir değişim ve düşünce inkişafı meydana getirmiyorsa o kitap size bir değer katmamıştır, yarıda kesmenizi tavsiye ederim. Zira böylesi kitaplara “çerez kitaplar” tabiri kullanılmaktadır. Tabi bazı çerezler okunmaya değer olabilir. Bunu siz tercih edeceksiniz. Elinizde ona sımsıkı sarıldığınız, o olmadan hayatın bir anlamının olmayacağı bir kitabımız olmalı: Kur’an-ı Kerim. Biz Müslümanlar olarak o kitaba dört elle sarılmalıyız, belli bir intizam içerisinde okumalıyız! Ve pek tabii bu kitabı okurken nicelik ve nitelik bağlamında okumanın önemi de aşikârdır. Burada özellikle nitelik bağlamında okuma tarzımız üzerine düşünmeliyiz. Niteliksel olarak okuma tarzımıza katkı sağlaması anlamında Ebu’l Alâ Mevdûdi’nin Tefhimu’l Kur’an Meali girişindeki önerilere göz atmanız yararlı olacaktır. Ne okuyoruzun cevabını hasbelkader bu yazarın müellifi böyle vermektedir.
Ne okumalıyız?
Her şeyden önce ne okumalıyız sorusunu kendi içinde hakkıyla, doğru cevaplayabilen birey okumanın idrakine varmış demektir. Öncelikle Alak Suresinde yer alan ‘İKRA (OKU)!’ kelamını iyi idrak etmeliyiz. Aklımıza Cebrail (as.)’ın Efendimiz (sav.)’i sıkıp soruyu üç kez tekrar etmesi ve ardından Alak 1-5. Ayetleri Hz. Muhammed (sav.)’e vahyetmesi gelsin. Buradan şuraya varacağız: Kâinatı, tabiatı, insanlığı, cümle mevcudatı ve gücün erişiyorsa kemalâtı oku! Yaradan Rabbinin adıyla oku ama… O her şeyi gören ve işiten Rabbimizin adını ve kelâmını dilimizden ve gönlümüzden düşürmeyelim inşallah!
Reel olarak okumaya gelince son birkaç aydır şu üç konu üzerinde okumanın bizlere çok katkı sağlayacağını düşünmekteyim. İslâmi ilimler (din) okumaları, tarih okumaları ve düşünce (hikmet) okumaları. Özellikle tarih okumaları üzerine bir şerh düşmem gerekiyor, çünkü sevdiğim ve okumalarımda bana yol gösteren bir hocama tarih okumaları üzerine soru sormuştum, hocam tarih okumalarının kişiyi fanatik bir taraftar edasına bürüdüğünü, bu yüzden tarih okumalarından uzaklaşmamın iyi olacağını söyledi.Tarih hakkında okunması gereken en isabetli kitabın Eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ali Birinci hocanın Tarih Hududunda (Dergâh Yayınlarından) olduğunu sözlerine ekledi. Bu cevap üzerine tarih okumalarını ben yine de bırakmadığımı belirtmek isterim. Çünkü tarihin tozlu raflarında onun kirli olan tozlarında gözlerimin göremeyeceği kadar tarafgir olmayacağıma inanmaktayım. Siz de öyleyseniz tarih okumalarına devam.
Okuma tarzımız nasıl?
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır elbet! Fakat yine de kitap okuma tarzımızda belli bir standardı yakalamamız gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle her gün en az yarım saat okumak gerekmektedir. Bu okumalar günlerin de aynı saatlerine denk gelirse çok daha iyi olur. Bir diğer önemli nokta kitaptan uzun uzadıya notlar çıkarmanın yanlış olduğudur. Çünkü uzun uzun notlar çıkartırken okuduğun pasajın muhtevasını kaçırma ve kendi yazdıklarına boğulma ihtimalin epey yüksektir. O yüzden çok nottan ziyade etkili ve anlamını kavrayacak şekilde okumanın yollarını bulmamız daha isabetli bir karar olur. Ben, kitap üzerine kısa not alma ve dikkat çeken cümlenin altına çizme yöntemini kullanıyorum. Bu yöntemi benim için iyi bir yöntem olduğu için tercih ediyorum. Sizler de başka yöntemler geliştirebilirsiniz. (Ayrıca bkz: http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/onumuzu-acacak-bir-oncu-kusak-icin-100-kitaplik-okuma-listesi-2034253)
Nurettin Topçu merhumun okunan kitaplara dair -benim de okuduğum son birkaç kitapta yaptığım çalışmadır- tavsiyesi de gerçekten etkili bir yöntem: Okuduğunuz kitaba dair bir sayfalık özet çıkarma… Tabi bu tavsiye geliştirilebilir.
Okuma tarzına dair oluşturulacak yöntem ve teknikler bireyin kendi yapısı ile yine kendisinin belirleyebileceği bir şeydir. O yüzden her yiğidin yoğurt yiğişlerine biz ancak genel uygulama yöntemlerini sunabiliriz.
Okuduktan sonra düşünce dünyamızda kıpırdanmalar oluyor mu?
İşte bu soruya verilecek yanıt çok mühim. Evet ise okumalarımıza devam edelim, ama hayır ise… İşte o zaman, kişinin kendini sorgulaması lazım. Düşünceler en başta sorular ile yerleşmeye başlar, yani düşünceyi meydana getiren hâl, sorulardır. Kişi okuduğu kitapta söylenenler üzerine aklına bazı sorular gelir, düşünür de düşünür bu sorular üzerine… Sonra bir aksiyon hâline gelmesi lazım bu düşüncelerin. Yani kişi okur, sorar, düşünür, aksiyon alır. İşte benim algıladığım gerçek okumalar bunlardır. Aynı Kur’an ayetlerini okuyan sahabelerin Efendimize ayetler üzerinden sorular sorması –veya yaşadıkları bir olay üzerine de oluyor bu sorular- ve ardından Efendimiz’in bu soruları cevaplaması ile sahabelerin aksiyon almasıdır. Yani eyleme geçmesi, amel etmesidir.
Okuma üzerine söyleyebileceklerimiz acizâne bunlardır. Son olarak: “Talihin varsa kitap da, yol da seni gayeye götürür. Ama hiç hatırından çıkarma ki ümit ile seni imanın yalnız bıraktığı anda perişan olursun. Eğer Hirâ dağındaki büyük talihliye “Rabbinin ismini oku!” diyenle bu çölde karşılaşmadınsa yazık sana.” (Nurettin Topçu)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder